Hakkımızda

Active veteriner grup kuruluşu olan merkezimiz, yılların deneyim ve bilgi birikimi ile kuruldu. Uzman veteriner hekim kadromuz ve deneyimli yardımcı çalışanlarımız ile; veteriner tıbbın sunduğu gelişmiş cihazlarla evcil hayvanlarınızın fiziksel ve psikolojik problemlerinin tedavisi ve önlenmesi için çalışıyoruz.

İletişim

@2020 Active Veteriner Kliniği

Pet Kuaför

24.12.2020 23:41

Kanser hastalığında tedavinin başarısı, erken tanıya bağlıdır.Tüm kanser türleri, vücut yüzeyinde tümör kitlesi şeklinde bulunmazlar. Kitlesel olanlarda , erken  fark edilme   ve  değişikliklerin  muayene ile tespit edilebilme  kolaylığı  vardır.

Kötü huylu tümörlerin birçoğunda ,   organlarda , tümörün lokalizasyonuna bağlı olarak semptomlar  görülür. Bu semptomlar:Gastrointestinal kanamalar, tıkanmalar, ishal-kusma (genellikle mide, ince-kalın bağırsak ve kolon kanserlerinde), nöbetler ve koordinasyon bozukluğu ile kendini gösteren nörolojik semptomlar(genellikle beyin ve spinal kord tümörlerinde ), hematüri (genellikle böbrek ve sidik kesesi tümörlerinde ), Cushing hastalığı, hipoglisemi benzeri endokrinolojik bozukluklar (genellikle pankeatik , hepatik tümörler gibi hormon üreten tümörlerde )şeklindedir.

Bazı kanserler, nonspesifik semptomlara neden olurlar. Bunların ,vücudun neresinden geliştiğini belirlemek güçtür. Bu semptomlar paraneoplastik bozukluk olarak adlandırılır. Genelde, hastanın enerji metabolizmasındaki değişikliğe neden olan tümörler, paraneoplastik bozukluk yaparlar.Bu etkiler, tümörün lokalize olduğu yerden uzakta da görülebilir. Paraneoplastik bozukluk semptomları:Kilo kaybı,  vücut ısısında düşme,kas zayıflığı, nöbetler, letarji, iştah kaybı, ishal, deride kepeklenme, tüy dökümü, artrit gibi genel semptomlardır. Bekle ve gör metodu ile tanıya varmak bu tür kanserler için uygun değildir. Tanı koymak için yeterince büyümesi beklendiğinde ilerlemiş safhaya varılmış olabilir. Bu durumda tedaviye yanıt iyi  gelişmeyebilir. Laboratuar testleri  ve radyolojik muayene gibi özel diyagnostik teknikler erken teşhise olanak tanır.Tedavi başarısı ve uzun dönemli prognozu daha olumlu  sağlar .

DİYAGNOSTİK   GÖRÜNTÜLEME
Veteriner Onkoloji’de kullanılan, en genel diyagnostik görüntüleme aracı X-ray’dir. Radyografi, birçok durumda,  tümör kitlesini ve değişikliklerini belirlemeye yeterlidir. Pozisyon, boyut, şekil, kemik yoğunluğu, doku yumuşaklığı gibi değişiklikler ,organdaki  kanser   büyüklüğünü  ortaya koymayı sağlar. İnsan hekimliğinde ,akciğer metastazını belirlemekte kullanılan Radyografi,  Tomografi ile görüntüleme ile eşit derecede etkilidir.

CT  (Computed Tomografi)  görüntüleme ekipmanı, Veteriner Tıbbında kullanılmaya fazlaca elverişli değildir. Üniversite hayvan hastanelerinde bulunabilir. CT , kesit kesit üç boyutlu görüntü sağlar.Diğer dokuların arasında saklı kalmış bölgelerin görüntülenerek  muayenesi ve olası  değişikliklerin saptanması ,bu sayede mümkün kılınır. Özellikle beyin tümörleri ve M.S.S tümörlerinde CT  görüntüleme son derece değerlidir.

Manyetik Rezonans ile görüntüleme(MRI),    Tomografi’ye benzer. MRI da Veteriner Tıbbında sınırlı kullanılır. MRI  da kullanılan radyasyon kaynağı CT den farklıdır. MRI’nın kullandığı manyetik alan ve radyofrekans dalgaları,  iyonlaşma radyasyonuna ihtiyaç duymaksızın vücudun görüntülenmesini sağlar. MRI diğer görütüleme tekniklerinden bazı  avantajlar sağlar.Yumuşak doku tümörlerinde, farklı yumuşak doku tipleri  arasındaki kontrası belirlemeye olanak tanır. Kan damarlarını belirlemek için, enjektabıl kontras madde kullanımını gerektirmez. Kan akışını direkt olarak belirler. Ancak, MRI’nın da CT ve X-ray  ile karşılaştırılınca bazı dezavantajları vardır. Sıklıkla kanser işareti olan küçük kalsiyum depolarını belirlemeye yetersizdir. MRI’dan görüntü almak için uzun süre hareketsiz kalma gerekliliği  ise dezavantajdır.

Birçok  Veteriner Kliniğinde düzenli olarak ultrason kullanılır. Ultrason emin bir yöntemdir. Sert organların görüntülenmesi  için  noninvaziv  metottur.Biyopsi için  İğne ile aspirat alınımında  ultrason kullanılabilir. Ultrasonun dezavantajı  muayene için tüylerin traş edilmesidir. Bir diğer olumsuzluk ise, olası artifaktlar ile lezyonların ayrımıdır.

Positron Yayma Tomografisi (PET) ile görüntüleme köpek muayenesinde son zamanlarda diyagnostik değer açısından kullanılır. Bu görüntüleme tekniği, kısa ömürlü positron yayılım radyonükleidlerin oranları üzerine kuruludur. Hücresel  metabolitlere hizmet eder.  Bu metabolitler intravenöz olarak köpeğe enjekte edilir, kısa süreli tümör için konsantrasyon sağlayarak ışıkla aydınlanır. Erken araştırmalarda bu görüntüleme stratejisi diğer teknikler ile kıyaslanınca bazı  faydalar sağlar. Metastazın erken lokalizasyonunu başarıyla ortaya çıkarır.    

TÜMÖR  MARKIRLARI

Kanser  hücreleri sıklıkla, normal hücreler tarafından üretilmeyen moleküller üretirler. Bu moleküller normal hücre yüzeyinde bulunmazlar. Vücut içinde bu moleküllerin belirlenmesi sıklıkla kanserin varlığını belirtir. Bu nedenle bu moleküllere kanser markırları denir. Aşağıdaki markırlar bazı köpek kanserleriyle  beraber tanımlanmıştır.

Deri Kanseri:

.Ki67

Meme Kanseri:

.c-kit   proto-oncogene

.MAb   1A10(mammary cancer antibody)

.MAb  SB2(mammary cancer antibody)

.Type IX collagen


Lenfoma

.AgNOR

.Plasma thymidine kinase

.CCI-103F(nitroimidazole hypoxia marker)

.CD3 (T-cell lymphoma antibody)

.CD79a (B-cell lymphoma antibody)

Orofarengeal Kanser(Ağız Kanseri)

.BrdU labeling index

Pankreatik Kanser

.Chromogranin A plasma concentration

Sidik Kesesi Kanseri

.fibroblast  büyüme faktörü idrar konsantrasyonu

Diğer Solid Tümörler

.CCI-103F(nitromidazole hypoxia marker)

Kötü huylu tümörlerin tanı ve belirlenmesine ek olarak, tümör markırları prognoz, aşama, izleme bilgisini de sağlarlar. Bazı markırlar, kanserin invazivliğinin derecesini gösterirler. Bazı markırlar hastalığın ne kadar yayıldığını, bazıları ise izlenen tedavinin tekrarının  gerekliliğini ve/veya tedavi etkisinin belirlenmesini sağlarlar. 

KANSER AŞAMALARI

Kanserin tespit edildikten sonraki aşaması, hastalığın vücut içindeki yayılma durumunun saptanmasına ilişkin klinik uygulamalardır. Bu prosedür, hastalığın prognozu açısından, aşamasının saptanması  ve yaşam kalitesinin arttırılması ve/veya hastalığın üstesinden gelinebilmesi için tedavi rotasının seçilmesini sağlar.

Her bir kanser formu için, Dünya Sağlık Örgütünün önerdiği klinik aşama sistemleri standarttır. Solid tümörler için, genellikle 3 kategori vardır. T; tümörün büyüklüğü, N;lenf nodül bölgesine invazyonu, M;uzak metastazların varlığı veya yokluğunu tanımlar.Bu kategorilerden çıkacak sonuçlara göre, hastalıkta klinik aşamalar 4 grupta değerlendirilir. İlk 3 aşama hastalıkta lokal durumu ,bölgesel  yayılmayı, bölgesel yayılmada yoğunluk derecesini belirler. IV. Aşama  ise, ilk 3 aşamayı ve uzak bölgelere metastazı kapsar. Genellikle ilerlemiş aşamalarda prognoz daha az iyileştirilebilir hale gelir. Ayrıca ilerlemiş aşamada, erken tedavinin hücum şeklinin kullanılması için indikatör kullanılır. Bu tedavide üstünlüğü sağlar.

KÖPEKLERİN  YAYGIN  KANSERLERİ

DERİ  KANSERİ

Köpeklerde görülen total kanserlerin %58’ini oluşturan meme ve deri  kanserleri  ,köpeklerde en çok görülen kanserlerdir.Köpeklerdeki en yaygın deri neoplasması , mastositoma (mast hücre tümörü)dır.  Tüm  deri tümörlerinin  %20’si mastositomadır. Mast hücreler bağ doku hücreleridir. Bir antikoagulan olan heparin  sekresyonu ve kan damarlarının geçirgenliğini kontrol ederek  ödemden  sorumlu  ve  yangıda  etkili olan histamin sekresyonu yaparlar.  Mastositomalar sıklıkla;Boxer’larda, Boston Terrier’lerde, Labrador Retriever’larda görülür. Bu tümörler her iki cinsiyette de eşit sıklıkla görülebilir.

Ortalama  Görülme Yaşı: Mastositomlar genellikle orta yaşlı ve yaşlılarda görülür.

Nedenleri:Kanser hücrelerinde  mast hücrelerinden orijin alan kromozomal ve proto-onkojenik anormallikler keşfedilmiştir. Mast hücrelerinin aktifliği alerjik reaksiyonlarla beraber değerlendirilir. Çünkü, mast hücresine bağlı özel alerjene karşı antikor üretilir. Bu biyolojik reaktif ajanları serbest bırakır. Mast hücrelerinin kronik aktifliği genetiktir. Kalıtımsal ve çevresel faktörler bu hücrelerin kanser durumuna değişimine önderlik edebilirler.

Semptomlar:Mast hücre tümörleri derinin herhangi bir yerinde görülebilir, ancak sıklıkla vücudun arka yarımında, erkeklerde scrotumda  ve özellikle bacaklarda görülürler. Mastositomaların predominant olarak iki formu vardır. Daha genel olan tipi; çabuk büyüme, ülseratif kitle, tekli ya da çoklu nodüler tümör özelliği gösterirler. Tümör yapı olarak sert-sıkıdır. Beyazdır.  Ülseratif yapı gösterenler mavimsi mor olurlar. Bu kan damarlarının yıkımlanmasının sonucudur.2. tipte büyüme yavaştır. Ülserasyon göstermez.Sarımsı renktedir. Yumuşak ve gevşek yapıdadır.

Tanı:Kinik tanı lezyonun biyopsisi ile konur.Ülseratif lezyonlarda, ülserli yüzey lama sürülerek mikroskop altında incelenir. Hücre tiplerinin analizi ile hızlı biyosi sonucuna varılabilir.

Tedavi:  Cerrahi tedavi,metastazı engellemek için,  tümörün çevresindeki dokuların ve bölgesel lenf nodülünün radikal eksizyonunu kapsar.  Bunu radyasyon tedavisi  izler. Tümörün lokal nüksüne karşı, kontrol sağlar. Opere edilemeyen tümörler radyasyon ve kemoterapi ile tedavi edilebilir. Opere edilemeyen tümörlerin kısmi operasyonunu  takiben deiyonize su enjeksiyonu uygulanır. Bu uygulama ile tümörün nüksü engellenmeye çalışılır.Bu enjeksiyonlar 10-21 gün ara ile tekrarlanır. Prednison gibi kortikosteroidlerin kullanımı,özellikle mast hücre tümörlerinde olduğu gibi geniş yayılımlı , opere edilemeyen tümörlerin kontrol altına alınımında yardımcı olur. 

Prognoz:51 haftalık diferensiye tümörlerin cerrahi müdehalesi, 18 haftalık az diferensiye olmuş mast hücre tümörleri ile kıyaslanınca, tam yapılamamış cerrahi eksizyonu izleyen radyasyon tedavisinden yaklaşık %77 başarı sağlanır. Köpekler tedaviden sonra 2 yıl daha yaşarlar. Ekstremitelerdeki mast hücre tümörlerinin  radyasyon tedavisine  yanıtı, gövdeyi saran tümörlere göre daha iyidir. Tümöre bağlı ölümler;bölgesel lenflere metastaz, dalak karaciğer akciğer ve kalp gibi organlarda fonksiyon bozukluğu sebepleriyle olur.

Önlem:  Mastositomaların önlenmesi , diğer genel neoplazmalara benzer. Genetik defektler hastalığa dispozisyon yaratır. Mast hücrelerindeki  kalıtımsal genetik defektler, mastositomaya yol açar. Allerjenler, anormal mast hücre üretimini stimüle edebilir. Allerjenlerden kaçınmak tümör oluşumunu azaltır.

MEME  TÜMÖRLERİ

Dişi köpeklerde, meme tümörlerinin insidansı diğer tümörlerden daha yüksektir. Bu tümörlerin % 20- 40 ‘ı maligniteye doğru değişim gösterir. Erkek köpeklerde de meme kanseri gelişebilir. Ancak bu dişilerde görülenin sadece %1’i   oranındadır.

Ortalama Görülme Yaşı:Kanserojen lezyonlar, en fazla sıklıkla 6-10 yaş arasında, seyrek olarak da 2 yaş ve öncesinde görülür.

Nedenleri: Köpeklerde tanımlanan meme tümörlerinde , tümör baskılayıcı genlerin inaktifliği ve onkojenitesinin aktivasyonunun mutasyonu sözkonusudur. Bu hastalığın indirekt  gelişiminde ise, östrus siklusundaki hormonların rol oynadığının güçlü kanıtları vardır.  

Semptomlar: Kötü huylu tümörler tek bir şişlik, kitle ya da doku içindeki çoklu şişlikler şeklinde meme bezlerinde görülürler.İyi huylu tümörlerle karşılaştırıldığında kötü huylu tümörler daha hızlı ve düzensiz büyürler.   Deriye yapışıktırlar veya deri altı dokuya bağlıdırlar. Ülserasyonlar görülebilir.Kötü huylu tümörler  laktasyondaki dişilerde mastitisle eş zamanlı olarak görülebilir. B u durumda antibiyotik tedavisi sonucu mastitis çözüldüğünde gözle görünür hale gelirler. Yangısel karsinoma meme kanserinin aşırı  agresiv formudur. Görünümde mastitise benzer fakat bu semptomlar laktasyonda olmayan dişilerde görüldüğünde şüphe ile karşılanmalıdır. Bu  kanser, ya kitle ya da meme bezlerinde zincirler şeklinde olabilir. Etkilenmiş olanlar, kırmızı, şişkin ve dokunulduğunda sıcaktır. Dokunmak köpeği rahatsız edicidir.

Diyagnoz:  Memedeki iyi huylu ve kötü huylu tümörler arasındaki farkı ayırtetmek için tek başına fiziksel muayene yeterli değildir. İnce uçlu bir iğne ile aspirasyon biyopsisi ,meme tümörü içindeki kanser hücrelerinin varlığını belirlemede kullanılır. Aspirasyon biyopsi sonucunun  negatif olması her zaman yeterli değildir, malign kitlenin  kesin diyagnozu için  tümörün tamamının rezeksiyonu gerekebilir.Ayrıca, iyi huylu tümörler, böyle bir işlemle malign lezyona doğru ilerleme gösterebilirler.

Tedavi:Erken safhadaki meme kanserlerinde, köpek operasyon stresine tahammül edebilecekse , ilk tedavi seçeneği operasyondur. Bu amaçla, radikal bir cerrahi işlemle, etkilenmiş , tüm meme zinciri ve regional  lenf yumruları alınır. Genellikle superfisial  - inguinal nodül kasıkta lokalize olur. Yapışık meme zincirinden metastaz yapmış hücrelerin sığındığı nodül olduğu için,  bu nodül yüksek riskli kabul edilir. Bu şekilde cerrahi müdehale %100 tedavi sağlar. Kısırlaştırılan köpekta, 2. Meme loplarını almak yeni iyi huylu tümör gelişimi önlemek için gereklidir.    Kısırlaştırma, yeni oluşan tümörlerin belirtilmesini , ortaya çıkarılmasını sağlar. Hatta, kısırlaştırma operasyonu sonrası meme dokusunda atrofi olur.İlerlemiş meme kanserlerinde, metastaz yerlerinde ya da tümörün alttaki dokuya yapışık  olduğu yerlerde cerrahi tedavi yapılamadığında bile lokal olarak tümör yükünü azaltmak ve yaşam kalitesini iyileştirmek için palyatif tedaviler uygulanabilir.

Ameliyat edilemeyen meme kanserlerinde lokal kontrolü sağlamak amaçlı radyasyon tedavisi uygulanabilir. Kemoterapötik ilaçların kullanımı bazı izole vakalarda hastalığın kısmi ya da tam gerilemesini  sağlayabilir.

Çalışmalar sistemik kemoterapötik ajanlardan Tamoxifen’in , köpeklerin ilerlemiş meme kanserlerinde ölçülemez terapötik kazanımlar sağladığını göstermiştir.Öte yandan, Adriamycin, hem tek başına hem de diğer ilaçlarla kombine kullanıldığında şirurjiyi izleyen dönemde köpekte kanserin tekrarlama riskini azaltır.

Prognoz:Meme tümörü tespit edildiğinde, kanserli köpeklerin %50-70 oranında bir kısmında metastaz uzak bölgelere yayılmış bir aşamadadır. Cerrahi işleme  rağmen,   meme kanserli köpeklerin %40-60’ında ilk iki yıl içinde tümör bağlantılı ölüm görülür.

Önlem:Kötü huylu tümörler, dişilik üreme hormonu olan progesterona bağlı değilse de, dişilerin 2 yaşından önce kısırlaştırılmaları hem iyi hem de kötü huylu tümörlerin gelişim riskini azaltır. Bu azalmış risk zamanından sonraki kısırlaştırma ameliyatı iyi huylu tümörler için uygun olabilir ama kötü huylu tümörleri önleme açısından avantaj sağlamaz. Bu sonuçlar gösterir ki, hormonlar meme hücreleri üzerine direkt mutajenik etki yapmaz. Bu hormonlar daha çok, hücresel büyümeyi yükseltir. Çok  sayıda hücre artışı  , malignant transformasyon açısından şüphelidir. Erken kısırlaştırma, malignant lezyonların ortaya çıkışını azaltır, çünkü bu işlem, hormon kaynağını kaldırarak bazı meme hücrelerinin (çevresel karsinojenler tarafından malignant transformasyon ve mutasyon için yüksek risk taşıyan)gelişim kontrolünü yitirip  bölünmesini engeller. Köpek meme tümörü için çok sayıda spesifik onkojenin etkisi tanımlanmıştır. Gebelik ve laktasyonun meme kanseri riski oluşturmaması ilginçtir. Yine de dişi köpekler için meme kanseri az bir riske sahip oldukları hayatlarının erken yaşlarında bile vardır.

LENFOMA (LENFOSARKOMA)

Kemik iliğinden köken alan hücrelerin bazıları olgunlaşır ve hücresel immun reaksiyonlar içinde lenfositler olarak adlandırılırlar. Lenfositler, transformasyona uğrarken kanser hücreleri oluşur ve bunlar kemik iliğine saldırıp, lenfasitik lökemiye neden olurlar. Ya da lenf nodülü, timus, dalak gibi, lenfatik sistem organlarına saldırırlar. Organlar içinde sert yapılı tümörler şeklinde lenfoma  veya lenfosarkoma olarak    tanımlanırlar. Lenfomalar, T lenfositlerden köken alabilirler. Lenfositler, timus bezi tarafından üretilirler. İmmunolojik olarak fagositoz ve hipersensitivitede etkilidirler. Ya da B lenfositlerden köken alabilirler. B lenfositler, timusdan bağımsızdırlar. Antikor üretiminde ve dolaşımda rol alırlar. Lenfositik kanserler, köpeklerdeki en çok görülen 3. Sıradaki kanser tipidir. Bu çeşit kanserlerin farklı bir tipi olan lenfoma en genelidir. Her 100.000 köpeğin en az 24’ünde görülür. Tüm tümörlerin, %5-7’si lenfomadır. Tüm ırklarda görülürse de, Boxer, Doberman, Golden Retriever ve Scotish Terrier’lerde  insidans daha yüksektir. Lenfoma’da cinsiyete ilişkin bir kanıt yoktur. Ama dişilerde görülen lenfoma, erkeklere göre yaşam süresi açısından daha uzundur.

Ortalama Görülme Yaşı:Her yaşta görülür. Ancak sıklıkla 5 yaş ve üstünde görülür. 

Nedenleri:Lenfotik hücrelerden köken alan malignite hayvanları çoğunda viral kökenli görülmüştür. Buna rağmen bu hastalıkta olan köpekte virus tanımlanamamıştır. Ancak son bulgular immun yetmezlik bozukluğu ile seyreden köpeklerin lenf nodüllerindeki virusun, felin leukemia ile benzer olduğu rapor edilmiştir.  Bir başka raporda araştırmalar, lenfomalı köpeklerin hücrelerinde varolan tümör baskılayıcı protein kodlayan genin herediter anormalliğini tanımlamışlardır.

Tüm bu bulgular ışığında, lenfatik hücrelerdeki başkalaşım için, genetik defektlerin lenfoid dokuda gerekliliği ve buna bağlı olduğu konusunda şüphelenilmektedir. Radyasyon etkisi, immunbaskılayıcı ajanlar , immun sistem anomalilikleri, köpeklerde çevresel karsinojenlere adaydırlar.

Semptomlar:Köpeklerde gelişen lenfomanın     4 formu vardır. Lenfomanın tüm semptomlarında genel semptomlar vardır. Bunlar;ateş, kilo kaybı, iştahsızlıkdır. Spesifik semptomlar köpekte gelişen forma bağlı olarak gelişir.

1-Multisentrik Lenfoma:Lenfatik organlara ve lenf nodüllerine geniş yayılım ile seyreden ağır formdur. Boyundaki  servikal nodüllerde ağrısız büyümeler gözlenir. Ön bacaktaki aksiler nodüller ve kasıktaki inguinal nodüller de genişleme gözlenir. Normal olmayan büyüklük derecesindeki bu nodüller,    golf topu hatta beyzbol topu büyüklüğüne kadar erişirler. Bir gecede o hale gelebilirler. Tonsil büyümesi yutmayı engelleyebilir. Tümörün, lenfatik drenajı tıkamasıyla yüz ve bacaklarda sıvı şişliği olabilir. Dalak sıklıkla büyümüştür.

2-Alimenter Lenfoma:Sindirim bölümünde olur. Tümör büyümesi tıkanmaya yol açıp, kusma ve ishal semptomlarına neden olabilir. Bu semptomlar hastalığın erken dönemlerinde kesik kesik aralıklı görülebilir, ve hastalıkla beraber şiddetlenip ilerler. Bu köpekler genellikle çok zayıflarlar,çünkü sindirim sırasında besinler ve proteinlerin emilimi olmaz.

3-Mediastinal Lenfoma:Göğüs kafesi merkezindeki gelişimine genellikle timus bezi de eşlik eder. Köpeklerdeki lenfomada bu form daha nadirdir. Bu form lenfoma, kolay yorgunluk, solunuma ilişkin semptomlar, zor nefes gibi belirtiler yaratır.

4-Kutanöz Lenfoma:Deriyi etkiler. Süperfisial lenf nodüllerini kapsar. Deride soluk plaklar yapar. Çok sayıda lezyon yaratır.

Tanı:Lenfoid dokunun mikroskobik muayenesi ve biyopsi erken aşamadaki lenfomanın doğru tanısı için gereklidir. İnce iğine ile aspirasyon, bu form kanserin tanısında sıklıkla yeterli değildir. Erken tanı sırasında laboratuar kan çalışmaları normal değerler içinde görülebilir. Daha ileri aşamada beyaz kan hücreleri miktarı yükselebilir. Kanserli lenfositler kanda belirlenebilir. Birçok ilerlemiş vakada, göğüs kafesinin radyografik kanıtı, veya abdominal kitle içinde geniş yayılımlı ve büyümüş lenf nodülü varlığı biyopsi gerekliliğini önler.

Tedavi:  İki veya daha fazla ilaçla kombinasyon kemoterapi programı standart tedavidir. Klinik olarak en etkili tedavi, UW-M diye adlandırılan ve 6 aydan daha fazla periyotda %91 gibi yüksek bir oranda tümör regresyonunu sağlayan tedavidir. Bu tedavi programında  5 ilacın kombinasyonu kullanılır. Vincristine,L-Asparaginase, Prednisone,Cyclophosphomide ve Doxorubicin kullanılır.   Bu uygulama 9 haftadan fazla sürer. Başlangıç tedavi programı başarılı olduğunda hastalık geriler. Tedavi, ilaç programının korunması ile sürdürülür. İdeal tedavi, 2 yıl ve üstüdür. Tek başına Doxorubicin veya tek başına Prednison ile tek ajanlı tedavi de hastalıkta gerileme sağlayabilir. Bazı pet sahipleri için daha uygun tedavi programı sağlaması açısından tercih edilebilir. Monoklonal antikorlu immunoterapi özel olarak bazı köpek lenfomalarında kullanılır. Bu, uzayan hastalığın gerilemesini amaçlayan kemoterapiyi takiben başarı sağlar. Geleneksel radyasyon tedavisi , lenfomaya karşı etkisiz bulunmuştur. Buna rağmen, klinik çalışmalarda köpeklerde kemik iliği tranplantı ile radyasyon tedavi uygulaması terapötik kazanç sağlayarak bu iki metodun kombinasyonu şeklinde başarıyla uygulanabilir.

Prognoz:Lenfoma , tedavi uygulanmaz ise, tanı konmuş lenfoma hastası teşhisi izleyen 4-6 hafta içinde ölür. T-lenfositlerden gelişen lenfomanın daha agresif olduğuna dair, kanıtlar vardır. Vakaların %90’nında tedavi, tümörü geriletir. Bu süreç ve hayatta kalma süresi tedaviye bağlıdır. Prednisonun tek başına kullanımı, yaşam kalitesini geliştirmeye yardım eder, bununla birlikte gerileme kısadır. Yaklaşık 30 günde sonlanır. Cyclophosphamide ile Prednison’un birlikte kullanımı gerileme süresini (30-60 gün) hafif uzatabilir. Doxorubin’in tek başına kullanımı ile, tedavi gerilemeyi 18-29 haftaya kadar uzatabilir. Son çalışmalar göstermiştir ki, plasma glutathione-S- transferase  , doxorubibin  tedavisine, tedavi yanıtını değerlendirmeye yardımcı olabilir. Üstte tanımlanan UW-M protokolü 44-69 hafta ile gerilemenin sonlandığı en uzun süredir. Bu erken dönem lenfoma içindir. İlerlemiş lenfomalarda 36-51 hafta ve üstüdür.

Önlem:İmmun sistem problemleri ve baskılanması, lenfoma gelişiminin göz önünde bulundurulması gereken  kanıtlarıdır.   İmmun yetmezlik ve otoimmun hastalıklı predispoze ırklar çevresel karsinojenlere duyarlıdır. O yüzden  korumada özel çaba uygulanmalıdır. İmmunsupresif ilaçların sık kullanılması lenfoma riskini arttırır.

OROFARENGEAL KANSER (AĞIZ TÜMÖRLERİ)

Köpeklerde görülen tüm tümörlerin yaklaşık %6’sını orofarengeal tümörler oluşturur.   Oral kavitede gelişen çok farklı tip ve sayıda tümörler mevcuttur. Bunların içinde en yaygın olanı Melanoma’dır. Bunu fibrosarkom izler, ve sırasıyla skuamöz hücre karsinoması ve adenokarsinom şeklinde sıralanır. Melanoma , sıklıkla sırasıyla diş etlerinde, dilde, dudakta ve damakda gelişir. Yumuşak doku tümörleri bazen çene kemiklerine yayılır. Bu özellikle osteosarkomada görülür. Diğer ırklarla kıyaslandığında melanoma insidansı Cocker Spaniel’larda fazladır. Bu tümör tipi erkeklerde biraz daha fazladır.

Ortalama Görülme Yaşı:Oral kavitede kanser lezyonları her yaşta görülebilirse de, en sıklıkla 9-11 yaşları arasında görülür.

Nedenleri:Oral kavitede karsinom ve sarkoma gelişiminden ve onkojen aktivasyondan kuşkulu rolü olan viral etken papillomavirusudur.  Oral ve oküler iyi huylu  papillomalar da, maligniteye değişim riski yüksektir. Şehirde yaşayan köpeklerde, tonsillerde de malignite gelişimi yüksektir.  Bir çalışmada, kömür ve gazyağı ile ısınan evlerde bulunan köpeklerde sinonasal tümör gelişim riski yüksek bulunmuştur. Bu, orofarengeal kanser gelişiminde çevresel karsinojenler için güçlü bir kanıttır.

Semptomlar:Ne yazık ki, oral kavite kanseri hastalık iyice ilerleyinceye kadar bulgu vermez. Artan salivasyon, çiğneme zorluğu, iştah kaybı, yutkunma zorluğu , kötü nefes,kanlı salya  orofarengeal tümör semptomlarıdır. Tonsillerde ve dil kökünde gelişen tümör, solunum güçlüğüne neden olur. Diş kaybı, sağlıksız bir ağızda kemik lezyonlarının  varlığının işareti olabilir. Sarkomlar ülseratif lezyon yapabilir. Karsinomlarda ortaya çıkma süresi daha azdır.

Tanı: Oral kavite tümörlü köpeklerde, tümör tipinin belirlenmesi için lezyonun biyopsisi gerekir. Ayrıca, lokal ve çevresel tümör alanının x-ray’i, göğüs kafesinin röntgen filmi, hastalığın yayılımını belirlemek açısından gereklidir. Birçok melanom ve bazı karsinomlarda, oral kavitede tümör tespit edildiğinde akciğerlere tümör  zaten metastaz yapmıştır. Ayrıca, ağızdaki yumuşak doku tümörlerinin kemikleri istila etmesi de nadir değildir. Bölgesel lenf nodülleri olası gelişm açısından muayene edilmelidir. Şüpheli nodüller, ince uçlu aspirasyon iğnesi ile biyopsiye alınmalıdır. Computed  tomogrophy (CT) yayılımı belirlemek için gerekli olabilir. Nasal kavite incelenebilir.

Tedavi: Cerrahi;alt yada üst çenenin etkilenen kısımlarının alınması (mandibulektomi-maksillektomi) göreceli  olarak 8-11 ay gibi ortalama yaşamsal zaman sağlar. En iyi sonucun hasta dokunun çevresindeki en az 2 cm’lik sağlıklı doku ile beraber radikal eksizyonu ile alındığı rapor edilmiştir. Tam olmayan eksizyon durumlarında ya da aspire edilemeyen tümörlerde invazyon daha geniş alanlara yayılır. Bazı radyasyona tepki veren tümörlerde, radyasyon tedavisi palyatif kontrol sağlar. Radyasyon tedavisi, kemoterapi ile kombine edilebilir. Buna rağmen, tek başına radyasyon tedavisi ile kıyaslandığında ,yaşam süresi uzamasına çok anlamlı bir avantaj sağlamaz. Tek başına kemoterapi için, skuamoz hücre karsinomlarında Cisplatin yada Carboplatin’den orta seviyede yanıt alınır. Doxorubicin tedavisi sarkomalarda %30-50 yanıt vermiştir.

Prognoz:Qrofarengeal tümörler, 2 cm’den az çaplı iken , erken belirlendiğinde  terapötik yanıt için iyi bir bakış açısı sağlar. Tümörün  küçük ebatı, metastaz olasılığı ve prognoz açısından olumlu fikir verir.Oral kavite melanomları genellikle radyasyon tedavisine dirençlidir. Bu tümöre eşlik eden metastaz, prognozu   olumsuz etkiler. Melanom için izlenen tedavi ortalama 8 aydır. Fibrosarkomlarda, uzak metastazlardan ziyade , lokal invazyonlarda daha çok problem görülür. Bu tümör tipinde 2 yaşın altındaki köpeklerde, lokal kontrol  son derece zordur. Fibrosarkomda tümörün kontrolü ve  radyasyon tedavisine yanıt  ortalama 12 ay sürer.   Daha büyük tümörler için kontrol, radyasyon tedavisi ve lokal hipertermi kombinasyonu ile sağlanır.  En başarılı tedavi rejimi,cerrahi öncesi ve/veya  sonrası radyasyon tedavisi , cerrahi müdehale  ve kemoterapi kombinasyonu ile sağlanır. Skuamoz hücre karsinomaları, lokal olarak yayılır. Yayılım daha çok kemiğe doğrudur. Buna rağmen köpeklerde bu tümör tipi seyrekdir. Radyasyon veye cerrahi müdehale ile tedavi edilen köpeklerin  yaşam süresi, ortalama olarak 1 yıldan biraz fazladır. Bu tümör tipi tonsillerde geliştiğinde, yine radyasyon ve cerrahi müdehale ile tedavi edildiğinde yaşam süresi ortalama 4 ay kadar dramatik bir durum arzeder. Buna tümörün metastaz eğilimi eşlik eder. Cisplatin veya Doxorubicin ilavesi standart tedavi rejiminde yaşam süresini uzatmaya yardımcı olabilir. Oral kavite osteosarkomları sıkıntılı bir prognoz taşır. Metastaz  ve lokal invazyonlar vardır. Cerrahi ve radyasyon tedavisi ile beraber ortalama yaşam süresi 4-5 aydır. Tedavi rejiminde kemoterapi tahmini yaşam süresini arttırabilir.

Önlem:Papillomaya bağlı orofarengeal tümör gelişim insidansı köpeklerde papilloma virusuna karşı, aşılanıp immunize edilmeyle azaltılabilir. Viral indüklemenin, oral kavite tümörlerine predispozisyon sağlaması ile ilgili güçlü kanıtlar vardır. Glukokortikoidler gibi,   immun baskılayıcı tedavilerin papillomavirus enfeksiyon riskini arttırdığı bilinir. Viral enfeksiyon ve immun baskılama kombinasyonu çevresel karsinojenler ile orofarengeal tümör gelişimine yol açan en büyük nedendir.  

OSTEOSARKOMA  (KEMİK KANSERİ)

Osteosarkom, köpeklerdeki en genel primer kemik tümörü olgusudur. Bu tümörler, sıklıkla kol bacak gibi uzun kemiklerde gelişir. Omurga kemikleri  ve kafatasında daha az gelişir. Lokal invazivdir. Bölgesel yayılım gösterir. Normal kemik yapıyı bozar. Sıklıkla akciğerlere metastaz yapar. Dolayısıyla tedavi yönergesi  güçtür. Dev ırklarda osteosarkom riski daha fazladır. Erkeklerde dişilere göre risk biraz daha fazladır.

Ortalama Görülme Yaşı:Kemikte kanser lezyonları genellikle 2-8 yaş arası görülür. Ancak ortalama yaş 7 ‘dir.

Nedenleri:Köpeklerde osteosarkom gelişimine hazırlayıcı faktör olarak gen mutasyonu düşünülmektedir. Yaşın ilerlemesi ve hayvanın yüksekliği  de diğer risk faktörleri olarak i bildirilmiştir. Osteosarkoma gelişimi kısırlaştırılmış köpeklerde 2 kat fazladır. Köpeklerde total kalça replasmanı sonrası gibi post operatif kemik infarktüsü  olgusu bir rapor olarak infarktüs bölgesinde osteosarkom gelişimine yeterli sebep olarak sunulmuştur.

Semptomlar:İlerleyen topallık, kemik tümörünün olduğu tarafta ağrılı şişlik sonrası ortaya çıkar. Etkilenmiş kemikte ani bir kırık daha az sıklıkla ortaya çıkabilir. Tümör ilerlerken, metastaz safhasında kilo kaybı, lenf nodüllerinde büyüme, solunum güçlüğü gelişir.

Tanı:Osteosarkomada birçok durumda topallık ve şişlik görülür.Primer kemik tümörü veya diğer tümör tiplerinin kemiğe metastazı başlıca osteosarkom tanısını koymada rol oynar.Cerrahi olarak kemik tümörünün biyopsisi zordur çünkü,  cerrahi sonrası komplikasyonlar çıkabilir. Kemik iliği biyopsisi  yani tümör alanının küçük bir kısmının iğne ile rezeksiyonu  minimal invazyon için tercih edilir. Osteosarkom tanısı konduktan sonra,akciğer metastazı için göğüs kafesinin x-ray bakısı yapılır. Kemik taraması(nükleer sintigrafi) metastazın neden olduğu diğer kemik lezyonlarının yerleşimini saptamak için faydalıdır. Köpeklerin %10’undan azında her ikisinden biri ikincil kemik metastazlarını belirlemeyi kanıtlar. Son kanıtlara göre, mikroskop muayenesinde belirlendiği kadarıyla  osteojenik tümörler daha damarlıdır.  Daha az damarlı tümörlere göre, bunlarda akciğer metastazı olasılığı daha fazladır. Bu gözlem, prognoz indikatörü olarak kullanılır. Belirlenmiş sekunder metastazın yokluğuna rağmen bu durumda yine de agresif tedavi uygulanır.

Tedavi:Son zamanlara kadar , tümörlü bacağın amputasyonu ve sonrasında kemoterapi olarak Cisplatin kullanımı en etkili tedavi olarak kullanılırdı. Ancak, tümörlü bacağın cerrahisinde artık eksizyon alanında kemiğin yeniden yapılanmasına yardımcı rekonsrükte operasyon tercih edilip, sadece tümör alınıp bacak ampute edilmemektedir. Kozmetik ve fonksiyonel sonuçları açısından Cisplatin tedavisi operasyon sonrası kullanılır. Ameliyattan önce ve/veya  sonra    radyasyon tedavisi uygulanabilir. Opere edilemeyen veya kemik tümörünün tümüyle alınamadığı durumlarda  ve metastazın eşlik ettiği ağrı kesicilerin kullanıldığı ikincil kemik tümörlerinde radyasyon tedavisi uygulanır. Metastazlı akciğer lobunun cerrahi olarak alınması ile kemik tümörü başarı ile alınmış köpeklerde yaşam süresini uzatır.

Prognoz:Osteosarkom  teşhisli tedavi edilemeyen köpekler kansere 1-2 ayda yenik düşerler. Kemik tümörünün bulunduğu alandaki kötüleşen ağrı ,  ötenazi ile sonuçlanacak sonun başlangıcıdır. Amputasyon kısa süreli fayda sağlar. Ortalama 5 ay yada belki köpeklerin %10 ‘nda 1 yıla kadar yaşam süresini uzatabilir. Bu prosedürde  başlıca ağrı   kaynağının azaltılması ile yaşam kalitesinin arttırılması amaçlanır. Amputasyonla beraber Cisplatin tedavisi yaşam süresini %50 arttırıp, 1 yıla uzatabilir. Doxorubicin veya Carboplatin tedavisi ile yaşam süresi Cisplatin tedavisine göre daha azdır. Sadece tümörün çıkarılıp bacağın ampute edilemediği  operasyon kemİğin %50’sinden azının tümörle etkilendiği durumda başarılıdır. Bu operasyon Cisplatin tedavisi ile kombine edildiğinde yaşam süresi oranı tüm bacağın amputasyonu ve Cisplatin tedavisi ile aynıdır. Radyasyon tedavisi Cisplatin ile kombine edildiğinde opere edilemeyen yada tam alınmayan tümörlerde ağrı hafifletici olarak ortalama 2-3 ay sağlar ve bazı durumlarda bu 6 ay ve sonrasına kadar uzar.

Önlem:Hayvanın kilosundan çok yüksekliği osteosarkom gelişiminde predispozisyon faktörü olarak etkilidir. Kemik travmaları bir diğer faktördür. Kalıtımsal veya edinsel genetik uyarı anormal kemik hücrelerinin hızla büyüme döneminde veya kemiğin yapılanma döneminde osteosarkom gelişimini etkiler.